TOP

SUSAN MILLER: Kova Çağı ve Değişim Rüzgarları

Astrolojinin kraliçesi Susan Miller, içinden geçtiğimiz global değişim zamanlarında yıldızların yolumuzu nasıl aydınlatabileceğine dair ipuçları vermek üzere hattın öbür ucundaydı.

Web siteniz Astrology Zone, yirmili yaşlarımdan beri gizli zevklerimden biri. Bir Boğa olarak geçen mayıs burç yorumumda, yeni bir yayın girişiminin benim için ne kadar şanslı olabileceğini okuduğumda, röportaj için sizi aramaya karar verdim! Yanıt verip vermeyeceğinizden emin değildim…
Ne demek! Türk insanını seviyorum. New York’tan Twitter’a girdiğimde öğlen 15:00 civarı platformda hep Amerikalılar olur. Biraz daha uzun kalırsam, Avrupalılar düşer. Gece yarısına kadar takılırsam Türkler online olur. Sabah 3 veya 4 sularında ise Hintliler! Tüm dünyanın bu şekilde hizalanması çok ilginç! Genellikle gece geç saatlerde ayakta oluyorum, çünkü her burç yorumunu yazmam yedi saatimi alıyor. Burçları ayın 20’sinde yazmaya başlıyorum ve günde sadece iki burç tamamlayabiliyorum. Her burç için bir Yeni Ay ve bir Dolunay haritası olmak üzere, ayda toplam 24 harita çıkarıyoruz ve bunu senenin başında hazırlamış oluyoruz. Koç ve Boğa ile yazmaya başlıyorum. Terazi’ye geldiğimde ayın özelliklerini artık ezberlemiş oluyorum. Son burç olan Balık’ta da asla kolaya kaçıp kısa yazmıyorum ki onlar da yorumlarımdan % 100 yararlanabilsinler!

Kariyer seçiminizde annenizin özel bir rolü olduğunu biliyorum. Ondan neler öğrendiniz?
Doğumdan gelen bir rahatsızlık nedeniyle ilk gençliğimde neredeyse bir yılımı hastanede geçirdim ve bu arada uzaktan eğitime devam ettim. Sonrasında da iki buçuk seneyi daha evde geçirdim. Dizden aşağısı paralize olmuştu ve haftanın her günü altı saat terapi görüyordum. Doktorum, “Daha 14 yaşındasın ve o siniri geri kazanacağız!” diyordu. Kalçama kadar uzanan metalden büyük bir atel ve iki koltuk değneğiyle yaşıyordum. Manhattan’ın Yukarı Doğu Yakası’nın şu tipik kiremit cepheli sıraevlerden birinin ikinci katında yaşıyorduk. Lise yıllarım böylece tecritte geçti. Hayli garipti. Daha sonra New York Üniversitesi’ne devam ettim ama sosyal açıdan biraz zordu; çünkü işletme major’ı yapan birkaç kadından biriydim. Evlenmek için orada olduğumu düşünüyorlardı, ama öğrenmek için oradaydım.

Anneme geri dönecek olursak: Terapimin sonuç verip vermeyeceğini bilmek istiyordum. Bu yüzden bana astroloji öğretmesi için yalvardım. Annem, teyzemin ısrarıyla 8 yıl uzaktan mektuplaşarak astroloji eğitimi almıştı. Teyzeme şöyle demişti: “Tamam! Bunu deneyeceğim, ama sırf astrolojinin işe yaramadığını sana göstermek için!” Denediğinde ise gerçekten işe yaradığını gördü! Kısacası, annem astroloji bilirdi ama kimsenin yıldız falına bakmazdı. Bu bir sırdı ve sadece aile içinde yapardı. Diğer insanlara astroloji bildiğini asla söylemedi. Toplumda kabul görmediğini söylerdi.

Bacağımdaki rahatsızlık yüzünden bana öğretmesi için ısrarcı oldum. Önce epey direndi. Ama inatçıydım. Sonunda öğretmeyi kabul etti. Ama şartları vardı: “Bir yıl eğitim aldığında henüz hiçbir şey bilmiyor olacaksın. En az 12 yıl çalışman lazım! Bu süre zarfında sadece aile içinde yıldız haritası okuyacaksın ve bunu benim gözetimim altında yapacaksın.” Böylece astrolojiyle ilgilendiğimi kimseye söylemedim ve 20 yıl boyunca yıldız haritası okumak için kimseden para almadım!

İNTERNET KEHANETİ GERÇEKLEŞİYOR

1995 gibi erken bir tarihte internete açılmaya ve web sitenizi kurmaya sizi iten neydi?
Dokuz yaşındayken büyükannemin kır evinde, leylakların altında otururken anneme, “Büyüdüğümde ne olacağım?” diye sordum. “Doğum haritana bakayım,” dedi. “Tamam, anlaşıldı: Büyüdüğünde yazar olacaksın. Otuzlu yaşlarının sonunda, adını henüz bilmediğimiz yeni bir icat, iletişim ve çalışma şeklimizi değiştirecek ve sen dünyaya katkını bu kanal üzerinden yapacaksın. Bu senin Medium Coeli (kariyer/tepe) noktan. Orada Kova görüyorum. Bu yüzden kariyerin yeni bir buluşla ilgili olacak. Kova’yı Uranüs yönetir. Dolayısıyla elektrikle çalışan bir şey olacak.” Bir taraftan tabakları kurularken sözlerine devam ediyordu: “Havada giden görünmez, küçük noktalar ya da çizgiler var. Yazılarının bununla ilgisi olacak.” Aman Allah’ım! İnternetten bahsediyordu, ama bunu o anda ikimiz de bilmiyorduk!

Yıllar sonra üniversiteye gittim. Daha sonra Life, Seventeen, Cosmopolitan gibi dergilerde çalıştım ve fotoğrafçılığı sevdiğimden reklam fotoğrafçıları için menajerlik yaptım. En büyük müşterim Coca Cola idi. Ayrıca Cheerios reklamları da çekiyorduk. Gerçekten başarılı sonuçlanan bir işin ardından, Saatchi & Saatchi ajansının kreatif direktörüyle metin yazarını yemeğe davet ettim. Bir gün, hatta bir dakika hayatınızı nasıl da değiştirebiliyor! Teşekkür niyetine doğum haritalarına baktım. Kreatif direktör Scott, “Karım seni çok severdi! Warner Books’un kreatif direktörü. Bütün kapak tasarımları Jackie’de bitiyor,” dedi. “Sahi mi, o zaman onunla tanışmam lazım, kitap okumayı çok severim!” dedim. “Radio City Music Hall’un karşısındaki Time & Life binasında çalışıyor,” diye ekledi. Oraya gittim, çabucak kaynaştık ve iyi arkadaş olduk. O bana kitaplar verir, çok pahalı ve zarif bir restorana arada yemeğe götürürdü. Ben de altı ayda bir haritasını yorumlardım. Bir gün ona dedim ki, “Jackie, çekiliş bileti almalısın!”. “Hayır, yapmayacağım! Para israfı,” dedi. Israr ettim, “Nadir rastlanan bir şans faktörü görünüyor, almalısın. Hatta daha da net söyleyeyim: 15-31 Aralık arasında satın al.” Bir tane satın aldı ve sonra da bu konuşmayı unuttuk. Yılbaşı gecesinde kocasıyla birlikte dışarı çıkmıştı. Eve döndüğünde telesekreter yanıp sönüyordu: “Tebrikler Jackie, büyük ödül sizin! Porsche’yi siz kazandınız!”

Jackie, neticede yazmaktan çok büyük keyif aldığım küçük bir kitap yayınlamama vesile oldu. Kitap bir yılda çok iyi sattı ve büyük sükse yaptı. Jackie bir gün şöyle dedi: “Şimdi seni üst kattaki web yöneticisine gönderiyorum. Tam olarak ne istediklerini bilmiyorlar. Neden yapmaları gereken şeyi onlara sen söylemiyorsun?” Yayıncılık şirketi Time Warner Inc., AOL’dan önceki sitesi Pathfinder’da bana bir köşe yazmayı teklif ediyordu. Çok iyi hatırlıyorum, tam o esnada taksideydim, Times Meydanı’ndan aşağıya doğru iniyorduk. Aşırı sıcak bir temmuz günüydü ve annemin sözünü ettiği şeyin tam da bu olduğunu hissediyordum. 1995’te internet daha yeni başlıyordu.

“Takım elbiseliler” ile tanışmak üzere şirketin üst katına çıktım. Harvard, Yale ve Dartmouth* karşıma dizilmişlerdi. “Ne istiyorsunuz?” diye sordum. “Her gün kadınlara hitap edecek kısa bir şeyler” dediler. “Hayır,” dedim. “Bu sadece bir kadın mevzuu değil. Erkekler de geleceği bilmek ister. Antik Mezopotamya’da sadece kralların astrolog tutma lüksü vardı; bu kişiler ise bölgedeki üniversiteden yetişmiş matematikçilerdi!” Öylece beni süzdüler: “Tabii, erkekleri de dahil etmeyi düşünebiliriz.” Burç yorumlarımı sadece kadınlara göre yazmam. Kadınsı olmayı severim tabii; evde giyinip süslenmiş vaziyette elektrik süpürgesiyle temizlik bile yaparım, inanın! Ama yazarken feminen tarzı sınırlamam gerekir.

Metinlerin uzun olması gerektiğini söylediğimde, “Hayır, web’de okunmaz! 500 kelimeyi geçmemeli, ” dediler. “Astrolojinin ayrıntıya ihtiyacı var ve yerimiz bol; bunun size hiçbir maliyeti olmayacak. Ayrıca yayın periyodu ayda bir olmalı,” dedim. “Bu delilik! Diğer herkes burç yorumlarını günlük yayınlıyor,” dediler. “Benim yazma şeklim öyle detaylı olacak ki ayda üç kez geri gelip tekrar okuma ihtiyacı duyacaklar,” dedim. Gerçekten de Google Analytics bugün okurların siteye ayda 2,9 kez uğradığını ve % 52’sinin ABD dışından olduğunu gösteriyor. Her şey böyle başladı ve hızla büyüdüm. İş kurarken, içinizdeki sesi dinlemek önemli.

“Şimdi, dev katedraller inşa ettiğimiz ve ilahi sanat ile uğraştığımız Balık Çağı’ndan (veya din çağından) ayrılıyor; Kova Çağı’na geçiyoruz. Bu geçişin tam olarak ne zaman başladığına dair farklı fikirler var; ancak bana sorarsanız Sputnik uzaya fırlatılıp da Ay’a seyahati ve sonrasında tüm diğer şeyleri tetiklediği zaman başladı.”

YENİ BİR KOZMİK ÇAĞA GEÇİYORUZ

Popüler astroloji, eski öğretilerden hangi bakımlardan farklı?
Her zaman yeni bir şeyler keşfediliyor. Kadim insanlar sadece Satürn’den merküre kadar olan gezegenleri tanırdı. Uranüs, Neptün veya Plüton’ün varlığı bilinmiyordu. Hepsi sonradan keşfedildi. Örneğin yıkım, ölüm ve yeniden doğuma hükmeden Plüton, 1930’da, Atom Bombası çağının başlangıcında bulundu. Plüton aynı zamanda küllerinden doğan Phoenix (veya Zümrüdüanka) kuşunu yönetir. Ayrıca kitlesel hareketleri ve virüsleri de yönetir ki şu anda yaşadığımız sorunun kaynağında Plüton var.

Web sitenizde, Plüton ve Uranüs’ün bu virüsü yaymak için nasıl etkileşim içinde olduklarından bahsediyorsunuz.
Ve Jüpiter! Jüpiter ile Plüton her 13 yılda bir buluşuyor. Bu ay (haziran) bir araya geldiklerinde ikisi de gerileme halindeydi; yani etkileri zayıftı. Fakat daha güçlü şekilde 12 Kasım’da tekrar bir araya gelecekler. Ve bu da ikinci bir dalgaya neden olacak. Eylül ayının sonunda bunu hissetmeye başlayacağız; Kasım’a kadar, hatta Aralık’ın bir bölümünde de etkisi devam edecek. Ancak Noel zamanı veya en geç 6 Ocak’a kadar bir çeşit tedavi veya aşı bulacağımızı öngörüyorum; benim hesaplamama göre…

Astrolojiye dair en sevdiğim şey, bizi sadece on yıllar veya yüzyıllar değil, bin yıllar zarfında düşünmeye itmesi ve evrenin tarihinin bir parçası gibi hissetmemizi sağlaması. 1960’larda hipiler Kova Çağı’na geçişi müjdelerken tam olarak neden bahsediyorlardı?
Herkes Dünya’nın sadece iki yönde hareket ettiğini düşünürken, aslında üç yönde eder. Gece ve gündüz: bu hareketin bir yönü, değil mi? İlkbahar, yaz, sonbahar, kış: bu da diğeri. Ama üçüncü bir yön daha var. Güneş sistemimizi durmaksızın dönen bir tabak gibi hayal edin. Dönerken eliptik bir seyir izler. Güneş sistemimizin bir burçtan (yani takımyıldızından) geçmesi yaklaşık 2.500 yıl alır ve bu hareket geriye doğrudur. Şimdi, dev katedraller inşa ettiğimiz ve ilahi sanat ile uğraştığımız Balık Çağı’ndan (veya din çağından) ayrılıyor; Kova Çağı’na geçiyoruz. Bu geçişin tam olarak ne zaman başladığına dair farklı fikirler var; ancak bana sorarsanız Sputnik uzaya fırlatılıp da Ay’a seyahati ve sonrasında tüm diğer şeyleri tetiklediği zaman başladı.

Tüm astrologlar büyük mutasyonun bu yıl gerçekleşmesini bekliyor! Olan biteni şöyle özetleyeyim: Jüpiter her 20 yılda bir Satürn’le buluşuyor. Astrologlar, “İşte 2020 o yıl!” dediler. Geçtiğimiz 200 yıl boyunca bu iki gezegen, hep toprak burçlarında buluştular: Boğa, Başak ve Oğlak. 1980 yılı hariç, ama buna sonra geri döneceğim.
Peki son 200 yılda neler oldu? Kaleler, katedraller, yollar, köprüler, tüneller, demiryolları inşa ettik. Seri üretim bandıyla imalata başladık. Modern yaşamla ilgili her şey son 200 yılda gelişti. Bu döngü şimdi değişiyor. Bu iki gezegen şimdi Kova’da bir araya geliyor ve önümüzdeki 200 yıl boyunca da hep hava burçlarında, yani Kova, İkizler ve Terazi’de buluşacak. Toprak burçları elle tutulabilirken, hava burçları entelektüeldir. Gelecekte sahip olduğumuz şeyler değil, bildiklerimiz ve deneyimlerimiz bize statü sağlayacak.

1980’de iki gezegenin Terazi’de bir araya geldiği bir istisna vardı. Hava burcunda karşılaştıkları tek zaman buydu ve 2000’de tekrar Boğa’ya geri döndüler. Bence 1980’de (eksi ve artı 5 yılda) doğan bebekler bizi bir sonraki evreye taşıyacak; çünkü haritalarında bu etkiyle doğdular ve içinde bulunduğumuz çağı hiçbirimizin anlayamayacağı şekilde anlıyorlar. Bir köprüden geçiyoruz ve çok yakında farkı anlayacağız. CRISPR teknolojisiyle tıpta yapılabilecekleri düşünün; sağlığımıza zarar verebilecek şeyleri genlerimizden kesip atabileceğiz! Hükümetler tasarım ürünü bebekler ve bunun gibi bir sürü yeni şey için mevzuat ve yasa üretmek durumunda; hatta geç bile kaldılar…

KOVA ÇAĞINDA DÜNYAYI BEKLEYEN ATILIMLAR

Sizce başka hangi yenilikler bizi bekliyor?
İzole olacağız. Kova arkadaş canlısıdır, fakat yalnız olmayı da sever. Ancak bu yeni dönemin kadınlar için iyi olacağını düşünüyorum. İki kızım küçükken, bebek bakıcım gelmediğinde başım belada olurdu. Ofise gidemezdim. Şimdiyse artık evden çalışılacağı için o kadar sıkıntı değil! Metroda, otobüste, yolda onca gereksiz zaman harcanmayacak. Herkes değil ama belki insanların % 50’si evden çalışabilecek ve haftada bir gün ofise gidecek; sadece bir ekibin parçası olduklarını hissetmek için. Kızım, İngiliz geceyarısı talk show sunucusu James Corden için çalışıyor. Ve CBS için çekilen bu TV şovunu evlerinden hazırlıyorlar! Artık şirketler “İnsanlar evde de üretken olabiliyorken neden bunca ofis kirası vereyim?” diyecekler.

Kova aynı zamanda yeni ilişkilenme biçimleri ve ağları kurmakla da ilgilidir. Daha fazla ekip çalışması göreceğiz. Şu anda doktorlar ve bilim insanları, IBM’in Covid-19’la mücadeleye adadığı Watson adlı bilgisayar tarafından işlenmek üzere sahip oldukları her türlü bilgiyi paylaşıyorlar. Herkes bulmacanın bir ucundan tutuyor. Özel şirketler bile bu konuda rekabeti bırakmış birbirine yardım ediyor. Aşıya ihtiyaç duyacak milyarlarca insan ve kazanılacak bir dünya para olacak. Burada kırıntılar için çarpışmaktan bahsetmiyoruz! Şirketler kıyasıya rekabet etmediğinde, aşı geliştirilmesi için gereken süreyi kısaltabileceğiz. Ulusal sınırları aşan işbirliği ve bilgi paylaşımı, tam da Kova’nın işi!

Tam Kova’ya yakışacak bir şey daha: Bilindiği gibi, Uranüs şu sıra para ve yiyecek tedarikini yöneten Boğa burcuna girdi. Gıda temini konusunda sıkıntı beklemiyordum, ancak kesimhanelerdeki çalışanlar hastalandıkça New York’un bazı mahallelerinde sadece kişi başı haftada birer paket tavuk veya ete izin verildiği zamanlar oldu. Kova vejetaryendir, bu yüzden büyük mutasyon hepimizi bitki temelli beslenen insanlara dönüştüreceğe benziyor!

Gezegenlerin ve takımyıldızların tüm bu döngülerini hesaplarken hangi verilere dayanıyorsunuz?
Gezegenlerin konumları ve hareketlerine dair bilgileri bize NASA veriyor. İki veya daha fazla gezegen açı yapmayacak şekilde bir araya gelmişse bu bir kavuşumdur. Birbirlerine 180 derece açı yapıyorlarsa, bu bir karşıtlık veya kutupsallıktır. 90 derece açı yapıyorlarsa, bu bir karedir ve engel anlamına gelir. 60 derece açı yapıyorlarsa, bu bir sekstil’dir ve fırsat anlamına gelir. NASA verilerinde işte bu tip açı kalıplarını ararız. Yazılımlar sayesinde de bu döngüsel verileri zaman çizelgesinde ileri veya geri götürebiliriz. Örneğin geçenlerde 1918 İspanyol gribinin gerçekleştiği zamanki verilere baktım. Şu ankiyle tıpatıp aynıydı; neredeyse oturduğum koltuktan düşüyordum!

SUSAN MILLER’IN ÜTOPYASI

What’s Up Mags’in bu sayısını hayali bir destinasyon olan Ütopya’ya adadık. Susan Miller’ın Ütopya’sı ya da ideal dünyası nasıl bir yer?
Herkesin yeteneklerini en iyi şekilde kullandığı bir yer. Ütopya ile asıl ilişkilendirdiğim ve mutluluğun anahtarı olduğunu düşündüğüm şey ise yaratıcılık. Astrolojide güneşin sembolü, ortasında nokta olan bir dairedir. Eskilere göre bu nokta, içimizdeki ilahi kıvılcımı temsil eder! İçinizdeki tanrı parçasıdır. İnsan bunu öğrendiğinde, buna yaraşır şekilde yaşama sorumluluğu doğar. Senden başka bir tane daha olmayacak! İkizlerin bile doğum haritaları farklıdır; çünkü astroloji inanılmaz teferruatlı matematiksel algoritmalara dayanır. M.Ö. 2000’de olmadığı gibi, M.S. 3056’da da senden başka bir tane daha olmayacak! O yüzden, yüreğinin şarkısını söylemelisin. Benim için Ütopya, herkesin yüreğindeki şarkıyı söyleyebildiği yerdir.

Vay canına, bu gerçekten de ütopik!
Hayat bir süreç. Bildiğiniz gibi şu sıralar ABD’de Black Lives Matter gösterileri yapılıyor. New York’ta yaşayan biri olarak, insanların bu denli acı çektiğinin farkında değildim. İnsanlar sessiz kaldılar, çünkü herkes hassas konuları dile getirmekten kaçınıyordu. Haberlerde duymuyorduk, arkadaş yemeklerinde ve toplantılarında duymuyorduk, ama insanlar gerçekten acı çekiyordu! Bu yanlıştı. Her birimiz güçlü olmadıkça, hiçbirimiz güçlü olamayız. Bu yüzden dinlemek ve değişime açık olmak zorundayız. George Floyd’un korkunç şekilde ölümüne tanık olduk. Aman Allah’ım, daha önce kimsenin ölümünü televizyonda seyretmemiştik! Öyle görünüyor ki bu dünyanın dört bir yanında herkes için bir kıvılcım yaktı. Bu da değişim olacağı anlamına geliyor.

Ruh halinizi yukarıya çeken bir şarkı ismi söylemenizi istesem…
Elton John’dan “I am Still Standing!” olabilir. Ama bana aslı hitap eden, Britney Spears’ın “Piece of Me” şarkısı. Herkes benden bir parça istiyor! Bir diğer sevdiğim şarkı ise Frank Sinatra’dan “New York, New York”, çünkü bu şehirde büyüdüm. Şarkıda da denildiği gibi, “Eğer orada ayakta kalabilirsen, her yerde ayakta kalırsın.” Bu doğru, çünkü çok fazla rekabet var! Özetle, hayatımı ifade eden bir şarkı.

Susan Miller’i takip etmek için: astrologyzone.com

Yorum yazın